Donald Trump’ın ilk döneminde uyguladığı tarifeler esas olarak Çin’i hedef alıyordu. Kanada’ ya ulusal güvenliği korumak için uygulanan birkaç istisnai tarife vardı tabii ki ama çok yüksek oranlarda değildi. Yani bu seferki gibi çılgınca vergi tarifeleri uygulanmıyordu, çünkü sonuçta Kanada hem bir müttefik hemde iyi bir komşuydu. Ancak Çin, retorik ve pratik olarak en büyük ticaret düşmanıydı.
Trump seçim kampanyası sırasında yaptığı konuşmalar da bu politikalara devam edeceğine işaret ediyordu; Çünkü Trump açıklamalarında satır aralarında tüm ürünlere yüzde 10 gümrük vergisi uygulayacağını söylerken, Çin’ e yüzde 60 gümrük vergisi uygulaması öngörülüyordu.
Ama şimdi Trump 2.0′ dan gelen ilk büyük gümrük vergisi duyurusu herkesi ters köşe yapmış durumda; Trump Meksika ve Kanada’ ya %25, Çin’ e ise sadece ek %10 gümrük vergisi uygulanacağını tarifeler üzerinden duyurmuş oldu. Aslında Kanada’ ya bir tarife uygulanacağı biliniyordu ama bu boyutta olması şaşırtıcıydı…
Tabii aslına bakarsak yaklaşık %19’luk orijinal Çin tarifeleri hala yürürlükte. Ancak bu hala Kanada’ nın Çin’ e uygulanan tarifelere benzer tarifelerle karşı karşıya kalmasını haklı çıkarmıyor. Ayrıca Kanada’nın Çin’e kıyasla Amerika Birleşik Devletleri ‘ne ihracata çok daha fazla bağımlı olduğunu da söylemek gerekiyor: Grafikte de görüyorsunuz Kanada’ nın ticaretinin büyük çoğunluğu yani %76.9′ u ABD’ ye iken %23.1′ i diğer ülkelere. Bu durum Çin için tam tersini gösteriyor aslında Çin’ in ticareti ABD’ ye o kadar da çok bağımlı değil.

Yani bu grafik gösteriyor ki, Trump temelde dünyanın geri kalanına daha fazla ticaret yapan, tehlikeli bir rakip ve hatta potansiyel olarak askeri bir düşman olan otokratik Çin rejimine sadece tokat atarken (Çünkü, Çin hem dış ticarette o kadar ABD’ ye bağımlı değil hemde dünyanın geri kalanına daha fazla mal ithal ediyor…), tartışmasız en iyi müttefiklerinden biri olan ve demokratik bir rejime sahip Kanada’ ya da resmen darbe vuruyor. Üstelik bunu uyguladığı tarifelerin ABD’ de enflasyonu yükseltebilecek olma ihtimalini umursamadan yapıyor…
Ama bekleyin burada da bitmiyor; işleri daha da kötüleştiren bir grafik daha var. Çin kendi iç politikalarının başarısızlığından kurtulmak için ihracat yapma girişimini yansıtan büyük bir genel ticaret fazlası veriyor. Çin’ in son derece yüksek yatırım oranlarına rağmen, azalan getiriler elde etmesi artık sürdürülebilir değil, ancak hükümet bariz olanı yapmak ve daha yüksek tüketici harcamalarını teşvik etmek konusunda isteksiz olmaya devam ediyor. Ama Kanada, Çin’ e göre kabaca dengeli bir ticaret yürütüyor:

Grafikte’ de görüyorsunuz: Çin, Ticaret dengesi, GSYİH’nin yaklaşık %5′ i seviyesinde ve buda Çin ‘in ihracatının ithalatından önemli ölçüde fazla olduğunu ve ticaret fazlası verdiğini göstermektedir. Kanada’ nın ise, ticaret dengesi, GSYİH’ nın %1′ inden az olduğunu görüyorsunuz. Bu, Kanada’ nın ticaret fazlasının Çin’ e kıyasla oldukça düşük olduğunu ifade ediyor. Yani burda dünyanın geri kalanına yaptığı ticarete bakılırsa Çin ticaret savaşlarında ABD’ nin en büyük rakibi konumunda. Aslında Kanada’ nın ABD ile ikili ticaret fazlası verdiği ve ABD’ den satın aldığından daha fazlasını ABD’ ye sattığı doğru, ancak Trump, bu fazlanın boyutunu rutin olarak iki veya üç kat fazla gösteriyor ve buna “sübvansiyon” diyor ki bu hiç mantıklı değil. Aslına bakarsanız da bu fazlalık tamamen Kanada’ nın enerji ihracatından, özellikle ABD’ nin üst Orta Batı’ sına yaptığı petrol ihracatından kaynaklanıyor.

Grafikte de görüyorsunuz; Pembe Çizgi ABD’ nin Kanada’ dan yaptığı Petrol ve gaz ticaretini gösteriyor, ABD’ nin Kanada ile ticaret açığının önemli bir kısmını bu petrol ticareti oluşturuyor ve bu denge, özellikle 2020 sonrası belirgin bir şekilde negatife dönmüş durumda. Yani grafikte de görüyorsunuz sarı çizgi ABD’ nin Kanada ile olan Petrol ve Gaz Hariç Ticaret Dengesini gösteriyor. Aslında bu verilere göre enerji ürünleri hariç tutulduğunda, ABD’nin Kanada ile ticaret fazlası verdiği görülmektedir. Bu, enerji dışındaki sektörlerde ABD’nin daha güçlü bir ticaret performansı sergilediğini de göstermektedir.
Peki bu nasıl kötü bir şey olabilir diyenleriniz olabilir? Ama bunu söyleyenler şunu gözden kaçırmasın: Kanada’ yı gümrük vergileriyle cezalandırmanın, hatta hem müttefikiniz ehemde en yakın komşunuza Trump’ ın Çin’ e davrandığından çok daha sert davranmanın ulusal çıkarlara uygun olduğunu düşünemiyorum. Bunun altında gözlerden kaçırılan ve gündemi değiştirmeye kadar giden birşey olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar Trump’ın sözcüsü, bunun kuzey sınırlarına dökülen fentanil yüzünden olduğunu söylüyor olsa bile, bu bu kadar yüksek gümrük vergilerini haklı çıkarmaz, tam tersine zaten bunu engellemenin başka yolları muhakkak var.

Peki bu tarifelerin ulusal çıkarlarla ilgili olduğunu, kararları verenlerin kişisel çıkarlarıyla ilgisi olmadığını kim söylüyor?
Tahminimce Trump, Kanada ve Meksika’ ya sadece bunu yapabileceğini göstermek için yüksek vergiler koyuyor ve bunu esasen bir egemenlik gösterisi olarak kullanıyor. Ve bunun korkunç bir fikir olduğunu söyleyen birçok kişi muhtemelen onun sorumlu olduğunu ve farklı bir amacının olduğunu düşünüyor.
Mesela Çin’ i kolayca affetmeye ne diyorsunuz? Sizce sadece Elon Musk’ ın Çin’ e nazik davranmak istemesi buna bir sebep olabilir mi? Pek tabii ki bu Tesla’ nın Çin ile olan ticaretine baktığımızda güçlü ticari bir neden gibi görünüyor. Zaten Kasım ayında Politico Europe şunları yazmıştı :

Donald Trump’ ın yeniden seçilmesi, ABD-Çin ilişkilerinin, Avrupa’nın ortada kalmasına yol açacak şekilde, ticaret tarifeleri ve tırmanan uluslararası çekişmelerin aşağı doğru bir sarmal içine girmesi tehlikesini gündeme getiriyor. Ancak Çin, Trump’ın daha sert politikalarını kontrol altında tutmaya yardımcı olabilecek bir kozunun olduğunu düşünüyor: Buda şirketi Asya ülkesiyle iyi ilişkilere dayanan ve kendisine seçimde en büyük desteği veren Tesla CEO’su Elon Musk.
Peki tüm bunlar tek başına bu durumu açıklamaya yeterli mi? Bence değil! Çinlilerin bunu doğru tahmin ettiği kesin gibi görünüyor ama işin ucunda bana göre kişisel çıkarlarda var… Şöyle açıklamama izin verin; Trump’ın kendi çıkarlarını gözetmesi meselesini, size açıkça içsel bir değeri olmayan $Trump ve $Melania token’ ları aracılığıyla anlatabilirim. Bu token’ ları kim satın aldı? Bunlar daha iyisini bilmeyen herşeyden habersiz gibi görünen kırmızı şapkalı MAGA hayranlarına yönelik dolandırıcılık mıydı? derseniz hata yaparsınız. Evet önemli sayıda küçük yatırımcı bunları satın aldı. Fakat gözden çıkardığınız bir nokta daha var ki Chainalysis, tokenların yüzde 94′ ünün yaklaşık 40 “balina” tarafından satın alındığını buldu, yani 10 milyon dolardan fazla değerinde coin tutan büyük yatırımcılar var…
Bu balinaların kim olduğunu kriptografi nedeniyle asla bilemeyeceğiz. Ancak iyi bir yatırım aramaktan ziyade nüfuz satın almaya çalışan bireyler veya kuruluşlar olduklarını tahmin etmek imkansız ve mantıksız değil. Mesela balinalar Çin hükümeti için etkili kişiler olabilir mi? Çin, Trump’ ı kişisel olarak zenginleştirerek aslında kendisine daha düşük tarifeler satın almış olabilir mi? Açık olmak gerekirse, bunun gerçekleştiğine dair hiçbir kanıtımız bu teknolojinin doğası gereği olmayacak. Ancak bu varsayımı yaparken de, bunun makul bir açıklama olmadığını inkar edemezsiniz.
Daha geniş bir noktaya değinmeme izin verin: Eğer ülkelerin liderleri kişisel olarak yozlaşmışsa, Çin gibi otokrasiler hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu demokrasilere göre bir avantaja sahip olacaklardır. Yani, Kanada yabancı devlet başkanlarına rüşvet vererek kendisine elverişli bir ticaret muamelesi satın alamaz. Bunu yapmak büyük bir skandal olur ve parlamento soruşturmalarına yol açar. Ancak Çin kesinlikle yapabilir. Ve bunun sonucunda da otokratik bir yönetim olması sebebiyle hiç bir mekanizma hesap soramaz.
Neyse, gerçek şu ki: Trump hiçbir yanlışı olmayan bir müttefike yıkıcı (ve kendini yok eden) tarifeler uygularken, bir rakibine ve potansiyel düşmanına da yumuşak davranıyor. Bunu, sadece bir aptallık olarak görmek bence aptallığın daniskası.














0 Comments